MADEN BAKANLIĞI (Nisan 2018)

Böyle bir bakanlığın kurulması fikri yeni olmayıp uzunca bir zamandır gerek bazı siyasiler gerekse madencilikle ilgili bir kısım sivil toplum örgütü temsilcileri tarafından çeşitli platformlarda zaman zaman dile getirilmiş ve getirilmeye de devam edilmektedir.

Maden Kanununun uygulayıcısı konumunda olan Maden İşleri Genel Müdürlüğü, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının bir ana hizmet birimidir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının organizasyon şemasına bakıldığında; bağlı, ilgili ve ilişkili olmak üzere 12 genel müdürlük ve 2 kurum olmak üzere bünyesinde 14 genel müdürlük ve kurumu barındırdığı görülmektedir. Bunlardan 11 tanesi enerji sektörü ile ilgilidir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nda madenciliğin, enerjinin daima arkasında kaldığı ve Cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana ihmal edildiği, inkar edilemez bir gerçektir.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında 3154 sayılı Kanunun 8. maddesinde Maden İşleri Genel Müdürlüğünün Bakanlığın bir ana hizmet birimi olduğu belirtildikten sonra aynı Kanunun 9. maddesinde Maden İşleri Genel Müdürlüğünün görevleri; maden hakları ile ilgili ruhsatları vermek ve bu ruhsat sahalarındaki madencilik faaliyetlerini takip etmek, maden aranmasını ve üretimini teşvik etmek amacıyla mali olanaklar getirici arama ve üretimle ilgili faaliyetleri destekleyici tedbirleri almak, madencilik faaliyetlerinin ülke ihtiyaçları, yararı, güvenliği ve gelişen teknoloji doğrultusunda yürütülmesini sağlayacak tedbirleri almak ve teşvik için gerekli önerilerde bulunmak, madencilik faaliyetlerinin çevre ve kaynak koruma ilkesine uygun olarak yürütülmesini, ilgili kuruluşlar ile işbirliği içinde izlemek ve gerekli tedbirleri almak, maden kaynaklarının ülke menfaatlerini en uygun şekilde değerlendirilmesi için gerekli arama, üretim, stoklama ve pazarlama politikalarının esaslarını tespit etmek, ülke ve Dünya madencilik faaliyetlerini takip etmek, gerekli bilgileri derlemek, değerlendirmek ve yayınlamak, maden sicilini tutmak, madenlerin genel envanterini yapmak, Bakanlıkça verilecek benzeri görevleri yapmak olarak sayılmıştır.

Maden İşleri Genel Müdürlüğünün ise zaman içerisinde teşkilat yapısında gerçekleştirilen bir takım iyileştirme ve revizelere rağmen mevcut yapısıyla Kanunla kendisine verilen ve yukarıda sayılan bu görevleri tam olarak yerine getirdiğinin söylenebilmesi mümkün değildir. Üstelik Maden Kanununda son yıllarda peş peşe yapılan değişiklikler ve çıkarılan Yönetmelikler, sektörün var olan sorunlarını çözmek ve madenciliğin gelişmesini sağlamak yerine yeni sorunlar yaratmış ve hatta madenciliğin giderek zayıflamasına yol açmıştır.

Enerji, yalnız ülkemizin değil tüm dünyanın acil ve öncelikli bir konusu olmakla birlikte madencilik sektörü, bir taraftan başta sanayi olmak üzere, ekonominin diğer sektörlerinin ihtiyaç duyduğu temel girdileri sağlarken, diğer taraftan yeni istihdam imkanları yaratır. Madencilik katma değeri yüksek olan bir sektördür, başta enerji ve ulaşım olmak üzere önemli altyapı yatırımları, çağdaş teknoloji, pazarlama ve finansman yöntemleri madencilik sektörünün gelişmesine paralel olarak benimsenip, yaygınlaşır. Bunun içindir ki, bugünün gelişmiş sanayi ülkelerinin hemen hepsinde madencilik sektörü, ekonomik kalkınmayı başlatan “öncü sektör” görevi yüklenmiştir.

Öyle ki, ekonominin faaliyetini sürdürebilmesi, madencilik sektörünün sürekli ve verimli bir tarzda üretimde bulunmasına bağlıdır. Bu sektörde meydana gelebilecek bir aksama, ekonominin diğer bütün kesimlerini doğrudan veya dolaylı olarak etkiler. Üstelik enerji ile madenciliğin doğrudan ilişkili olduğu, ülkemizdeki enerji üretiminin yarıya yakınının kömürden elde edildiği de unutulmamalıdır.

Türk madenciliğinin tarihsel gelişimine bakıldığında bu alanda kısa sayılabilecek aralıklarla ve çok sayıda mevzuat değişikliklerinin yapıldığı, hükümet programlarında madenciliğe oldukça farklı yaklaşımlarda bulunulduğu, devletin kalıcı ve sağlıklı bir madencilik politikasının olmadığı görülmektedir.

Uygulamaya bakıldığında, ülkemizde madencilik sektörünün bir bütünlük içerisinde olmadığı, çok sayıda kurum ve kuruluşla doğrudan veya dolaylı olarak idari ilişkisinin bulunduğu, Maden Kanununun yanı sıra çok sayıda mevzuatın sektörün faaliyetlerini düzenlemeye kalkıştığı görülmektedir.

Arama döneminden başlayarak işletme dönemini ve hatta işletme dönemi sonrasını da kapsayan yasal uygulamaların çeşitliliği ve muhatap olunan kurum ya da kuruluş sayısının fazlalığı özellikle Maden Kanununun 7. maddesi gereğince alınması gereken izinler konusunda büyük sıkıntılara yol açmaktadır. Bir madencilik faaliyeti söz konusu olduğunda, Maden sahasının ruhsatlandırılması, maden aranması ve işletilmesi ile ilgili mevzuat açısından Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, işçi güvenliği ve işçi sağlığı ile ilgili işlemler açısından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Çevresel Etki Değerlendirmesi izinleri açısından Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, orman izinleri açısından Orman ve Su İşleri Bakanlığı, mera tahsis amacı değişiklikleri için Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, arkeolojik sit alanları açısından Kültür ve Turizm Bakanlığı ve mali işlemler açısından ise Maliye Bakanlığı gibi çok sayıda sorumlu ve düzenleyici kuruluşun devrede olduğu görülmektedir. Ayrıca; Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı gibi diğer bakanlıkların ve gayrisıhhi müessese kapsamında işyeri açma ve çalışma ruhsatı verilmesi aşamasında valilikler, büyükşehir belediyeleri ile il özel idarelerinin de madencilik faaliyetlerine müdahil olduğu görülmektedir.

Bir madenin faaliyete geçirilebilmesi için çok sayıda makamdan izin, onay ve belge alınma zorunluluğu vardır, bu izinlerin alınması aylar ve bazen yıllarca sürebilmektedir. Bu izinlerden bir tanesinin dahi alınamaması durumunda yatırımlar yapılamamakta, harcanan emek ve para boşa gitmekte, bunun yanı sıra ruhsat sahipleri yüksek miktarlarda idari para cezaları ile karşı karşıya kalmaktadır. Üzerinde yatırım yapılmış olan maden alanları bile, sonradan çeşitli koruma alanları olarak ilan edilerek madencilik faaliyetlerine kapatılabilmekte, bazı yerel mercilerin keyfi uygulamaları nedeniyle madencilik faaliyetleri engellenebilmektedir.

Başta izinler olmak üzere madenciliğin içinde bulunduğu bu sorunların çözümü ve ortaya çıkan çok başlılığın ve karmaşıklığın giderilmesi için mesaisinin tamamını madencilikle ilgili konulara harcayacak bir Maden Bakanlığının kurulması zorunlu hale gelmiştir. Maden Bakanlığının kurularak; maden sahalarına ilişkin her türlü ruhsat, izin, onayın verilmesi ve faaliyetlerin yürütülmesi ile kontrol ve denetiminin sağlanmasının tek bir bakanlık eliyle gerçekleştirilmesi, uzun vadeli madencilik planlamalarının yapılması, özel sektörün madencilik alanındaki rolünün arttırılması, sektöre ham cevher ihracatı yerine özellikle işlenmiş ya da uç ürün ihracı için gerekli teşvik ve desteğin de sağlanması halinde madencilikte ileri ve söz sahibi ülkeler arasına katılmamız rahatlıkla mümkündür.