Maden Kanununu ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Aralık 2018 ayı içerisinde TBMM gündemine getirilmiştir. Kanun teklifinin tümü üzerinde olmasa bile bazı maddeleri üzerindeki düşünceler bu yazımızın konusunu oluşturmaktadır.
Kanun teklifi ile buluculuk hakkına ilave olarak “görünür rezerv geliştirme hakkı” getirilmektedir. Bu düzenleme ile özellikle arama ile ilgili şirketlerin ulusal rezerv koduna göre hazırladıkları raporla bir kaynağı tespit etmesi ve görünür rezerv haline getirmesi koşulu ile kaynak üzerinde “görünür rezerv geliştirme hakkı”na sahip olması sağlanmaktadır. “Görünür rezerv geliştirme hakkı”nın kavram olarak Maden Kanununa girmesi ile ruhsat sahibi ile veya ihalelik sahalara ilişkin Genel Müdürlük ile gerçek/tüzel kişiler ve/veya kamu kurum ve kuruluşları arasında yapılan sözleşme kapsamında, Ulusal Maden Kaynak ve Rezerv Raporlama koduna göre hazırlanmış rapor ile belirlenen görünür rezervden, bu görünür rezervi ortaya çıkaran gerçek/tüzel kişiler ve/veya kamu kurum ve kuruluşlarının pay alması amaçlanmaktadır. Yapılan düzenleme ile buluculuk ve görünür rezerv haklarının ruhsat devirleri vb. sebeplerle ortadan kaldırılmasının önlenmesi amacıyla söz konusu ruhsatlara şerh düşülmek suretiyle bu hakkın güvence altına alınmaya çalışıldığı görülmektedir.
Mevcut Kanunda, ÇED, işyeri açma ve çalışma ruhsatı, mülkiyet izni olmadan veya Kanunda belirtilen mesafelerden daha yakın yerlerde madencilik faaliyetinde bulunulduğunun tespiti hâlinde 37.646 TL tutarında idari para cezası uygulanarak bu alandaki işletme faaliyetleri durdurulmakta, ihlallerin üç yıl içinde üç kez veya daha fazla yapıldığının tespiti hâlinde ise ruhsat iptal edilmektedir. Kanun teklifi ile bu ihlallerin beş yıl içinde iki kez yapılması halinde ruhsatın iptal edilmesi öngörülmekte, böylece mevcut ruhsatların ruhsat güvencesi zayıflatılmakta hatta yok edilmektedir.
Kanun teklifi ile İdari para cezasına ve ruhsat iptaline gerekçe olabilecek konular 6’dan 11’e çıkarıldığı gibi her adımda ruhsat sahipleri bir takım cezai müeyyidelerle karşı karşıya getirilmektedir. Dolayısıyla yatırım ve tesisleşme için uzun vadede önünü görmesi gereken maden ruhsat sahiplerinin ruhsatları her an iptal edilebilecektir. Bu durum sektöre yeni girişimci gelmesine sekte vuracağı gibi gibi mevcut ruhsat sahiplerinin madenciliğe yatırım yapmasını da engelleyecektir.
Kanun teklifi ile maden ruhsat sahiplerinin her yılın ocak ayı sonuna kadar ödemesi gereken ruhsat bedelleri %500-600’e kadar artırılmaktadır. Bu şekilde ruhsat bedellerinin artırılması ülkemizde üretilip ihraç edilen madenlerde ve madenlerin uç ürün haline getirildiği tesislerde ülkemiz madencilerini uluslararası ticarette rekabet edemez hale getirecek, madencilikle ilgili işyeri sayısı ve istihdamda büyük oranda gerileme yaşanacaktır.
Örneğin, 2000 hektarlık IV. Grup bir maden işletme ruhsatının yeniden değerleme oranının her yıl %20 artacağı varsayılsa bile 2018 yılında 52.192 TL olan ruhsat bedeli 2020 yılında 114.020.30 TL, 2030 yılında ise 844.411,83 TL’ye yükselmektedir. Ruhsat sahibi hiç üretim yapmasa bile asgari bu miktarı Devlet hakkı olarak da ödeyecektir. 100 hektarlık II. Grup (b) bendi bir maden işletme ruhsatının 2018 yılında 31.370 TL olan ruhsat bedeli 2020 yılında 76.386,15 TL, 2030 yılında ise 588.319,72 TL’ye yükselmektedir. 2000 hektarlık IV.Grup bir maden arama ruhsatının 2018 yılında 5.020 TL olan ruhsat bedeli 2020 yılında 31.453,50 TL, 2026 yılında ise 93.919,63 TL’ye yükselmektedir. Bu bedeller her yıl ödenecek, ödenmediği takdirde 6 ay içinde ruhsat iptal edilecektir. Bu nedenle, ruhsat bedellerinde mutlaka artış yapılacak ise bu artışların makul ve katlanılabilir düzeylerde olması gerekmektedir.
Madencilik faaliyetlerinden alınan devlet haklarında da kısmi artışlar getirilmiştir. 2015 yılında %100 oranında artırılan Devlet hakları şimdi de %50’ler seviyesinde bir kez daha artırılmaktadır. Buna karşın teşvikler bazı madenlerde %50 daraltılmaktadır. Ayrıca Belediye ve il özel idarelerine aktarılacak paylar belirlenmiş olmakla birlikte, il belediyeleri veya ilçe veya belde belediye sınırları içinde yapılan üretimlerde ilgili belediyelere pay verilmesi kanun teklifi dışında bırakılmıştır.
Maden Kanununun 16. maddesi dikkate alındığında, ülkemizdeki işletme ruhsatlarının çoğunluğunu oluşturan I. Grup ve II. Grup (a) ve (c) bendi madenlerde herhangi bir arama gerçekleştirilmeden doğrudan işletme izni verildiğinden, ülkenin her yeri köstebek yuvası haline getirilmiş bulunmaktadır. Gerekli arama ve araştırma yapılmadan ve ihtiyaç duyulan malzemenin rezervi tespit edilmeden doğrudan işletme ruhsatı verilmesi yanlıştır. Bu kaynaklara ilişkin olarak öncelikle arama ruhsatı verilmesi ve gerekli arama süreci tamamlandıktan sonra yeterli rezerv varsa işletme ruhsatı verilmesi ülkemizin başta akarsu ve dere yatakları olmak üzere bir çok alanının köstebek yuvası haline getirilmesini engelleyecektir.
Ruhsat sahasında 5 yıl sonunda görünür veya muhtemel rezerv haline gerilmeyen kısımlar taksir edilmektedir. Bu işlem madenciliğin doğasına tersdir. Bir ruhsat sahasında bugün görünür veya muhtemel rezerv konumunda olmayan bir kaynak, beş yıl veya on yıl sonra ekonomik veya teknolojik gelişmeler neticesinde görünür rezerv haline gelebilir. Bu nedenle bu sahaların taksir edilerek ruhsat sahası dışına çıkarılması kaynakların etkin kullanılmasını önleyecektir.
Muhtemel rezerv alanlarının bu kısa sürelerde görünür rezerv haline getirilmesi günün teknik, altyapı ve ekonomik koşullarında mümkün değildir. Ruhsat sahalarında gerekli arama çalışmaları yapılamadan ruhsat alanlarının taksir edilmesi hali ruhsat güvencesini azaltacak, uzun yıllar boyunca sahalarına yatırım yapan ruhsat sahiplerinin bu sahalardaki işletmelerinin kurumsal ve teknik altyapı oluşturmasını engelleyecektir. Mevcut şartlarda işletme faaliyetlerinden elde edilen gelirden ayrılan bütçe ile aramalara kaynak ayrılabilmektedir. Teklifte öngörülen sürelerde gerekli aramalar yapılmadan ruhsatların taksir edilmesi halinde yeraltı kaynakları atıl kalacak hedeflenen amaca da ulaşılamayacaktır.
Maden Kanununun 30. maddesine eklenen fıkra ile “İhalelik sahalar, ihale edilmeksizin İhtisaslaşmış Devlet Kuruluşlarına Bakan onayı ile verilebilir” hükmü getirilmek istenilmektedir. Yapılan bu düzenleme ile başta MTA Genel Müdürlüğü olmak üzere, taksir edilen veya herhangi bir sebepten dolayı düşen ruhsatlar ihale edilmeksizin başta varlık fonu kapsamındaki şirketler olmak üzere, diğer kurumlara ihale edilmeksizin devredilebilecek, varlık fonu içinde yer alan kuruluşlar tarafından da varlık fonu yasası çerçevesinde bu ruhsat sahaları devir, ipotek, rehin olarak verilebilecektir. Bu düzenleme ile ülkemizin stratejik öneme haiz yeraltı kaynaklarının kontrolü yerli ya da yabancı bir kısım şirketlerin eline geçmiş olacaktır.
Kanun teklifi ile Türkiye Kömür işletmeleri ve Türkiye Taş Kömürü Genel Müdürlükleri uhdesinde bulunan ve ihale yoluyla işletmesi devredilen sahalar için yeni düzenleme getirilerek bu sahaların özel sektöre devrini sağlayan ve bunlar adına ruhsat düzenlemelerini de içerecek şekilde değiştirildiği görülmektedir. Yapılan düzenleme ile kamu tüzel kişilerinin elinde olan kömür sahalarının özel sektöre devri gerçekleştirilmiş olacaktır. Örneğin Zonguldak’ta bulunan taş kömürü işletme ruhsatları veya Soma vb. diger bölgelerde yeralan TKİ veya TTK’a ait işletme ruhsat sahaları “böl, parçala, sat” anlayışı uygulanarak elden çıkarılacak, bu durum ülkemiz madenciliğinin geleceğini ve enerji arz güvenliğini tehlikeye sokacaktır.